14 Ocak 2012 Cumartesi

Melancholia (2011) (6*)



Orjinal İsim           :  Melancholia
Yönetmen              :  Lars Von Trier
Yapım                     :  2011
Ülke                        :  Danimarka, İsveç, Fransa, Almanya
Süre                        :  136 dk
Vizyon Tarihi          :  13 Ocak 2012
Bütçe                      :  7.400.000$
Imdb Puanı             :  7,4 (31.000 oy)


          Bir film hakkında bir çok şey yazabilirim. Ama Melancholia hakkında pek bir şey yazamıyorum. Etrafımdaki arkadaşlarımın bir çoğu çok beğenmiş, -ki sinema gözüne inandığım kişiler bunlar- benimde damağımda bir tad var ama adı "Beğeni mi"?. Evet filmin estetik bir tarafı var ama bu filme güzeldir mutlaka görülmeli demek için yeterli mi? Bilmiyorum ve çok fazla bişey yazmadan yönetmenin Cannes Film Festivalindeki röportajını paylaşmak istiyorum. 
         Yazmıyayım yazmıyayım diyorum yinede dayanamıyorum. Bence tam yönetmenin yapmak istemediği gibi bir film olmuş. Karışmış sanki film. Ve bu karışıklık içinde yarım yarım kalmış sanki. Yine dediğim gibi filmin estetik anlayışı inanılmaz. Zaten o kadar süre başında tutan bu. Ama yetmemiş.Kötü mü tabiki değil ama şahane de bir iş değil hani. İzlenmeli mi herşeye rağmen izlenmeli.
         Röportajının bir kısmında tam da benim yukarda yazdıklarımı destekleyecek şeyler söylemiş Lars Von Trier;



"Bir rüyadan uyanır gibiydim: yapımcım bana bir poster için öneriler sundu. Bu nedir dedim, yaptığın film dedi. Umarım değildir dedim. Fragmanlar gösteriliyor. Filmden kareler. Bok gibi görünüyor. Sarsılıyorum.
Beni yanlış anlamayın. Bu film üzerinde tam iki yıl çalıştım. Büyük bir zevkle hem de. Ama belki de kendimi aldattım.  Kandırıldım gibi düşünün. Kimse yanlış bir şey yapmadı. Aksine, herkes büyük bir özveri ve yetenekle sonuca ulaştırdılar beni. Ama yapımcım beni soğuk gerçekle yüzleştirdiğinde, tüylerim ürperdi!
Benim istediğim neydi? Alman romantizminden etkilerle çekilmiş bir film. Fonda Wagner. Bu kadarını biliyorum. Ama acaba bu yenilgiyi ifade etmenin başka bir yolu mu? Sinemada ortak paydayı bulmanın en aşağılık yenilgisi mi? Romantizm, ana akım ürünlerinde her türlü silikliğiyle suiistimal edilmiştir. Sonra, itiraf etmeliyim, romantik sinemayla güzel bir sevgi ilişkisi yaşadım. En belirgin isim: Visconti!
İnsanı nefessiz bırakan Alman romantizmi. Ama Visconti'de, önemsiz olayları yüceltmek vardı, hatta bir başyapıta çevirmek! Kafam karışık ve suçlu hissediyorum. Ne yaptım ben? Trier çıkış kapısı mı bu? Umarım tüm bu krema, bir diş kırabilir. Gözlerimi kapıyor ve umut ediyorum..."

          Bu da röportajın tamamı. Meraklılarına...
          Lars Von Trier Röportajının Tamamı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder