16 Şubat 2012 Perşembe

The Devils Double (2011) (5*)



Orjinal İsim           :  The Devil's Double
Yönetmen              :  Lee Tamahori
Yapım                     :  2011
Ülke                        :  Amerika
Süre                        :  109 dk
Vizyon Tarihi          :  ---
Bütçe                      :  ---
Imdb Puanı             :  7,1  (15.100 oy)

Film, Saddam Hüseyin'in oğlu Uday Hüseyinle (kendisi Kara Prens olarakda bilinir) kendisine aşırı derecede benzerliğinden dolayı görevlendirdiği Latif Yahya'nın ilişkisini konu ediyor.
İşin aslı bu tarz filmlerden çok hoşlanmıyorum. Artık Amerika'nın bilmem kaç kilometre uzağındaki bir ülkenin Prens'ini "Gerçek hikayedir" diyerek, ve Amerika'yıda Irak'a yaptıklarından dolayı açıkca destekleyerek anlatılan filmlerden sıkıldım. Ne Saddam Hüseyin'e sempatim var ne de Usad Hüseyin babamın oğlu. Ama dünyanın öbür ucundan birileri çıkıpda "Bu gerçek hikayedir bak böyle böyle oldu, Amerika geldi herşey düzeldi." demesi artık can sıkıcı bir hal almaya başladı. Imdb puanı 7.1 şaşırtıcı derecede yüksek. Çokda dikkate almıyorum işin gerçeği burdaki puanlamayı, çünki dünya saçması bir film 7-8 puan almış olabiliyor ve çok başarılı bir film 5-6 puanlarda kalabiliyor.
Neyse filmle ilgili en beğendiğim noktaya gelirsek hatta buna tek beğendiğim noktada diyebiliriz, o da Dominic Cooper'ın oyunculuğudur. Gerçekten hem Uday Hüseyin'i hem de Latif Yahya'yı gerçekten iyi oynamış.Filmde konuşulmaya tek değer nokta budur.
Yinede değinmeden edemicem, işin aslı yönetmen filmi Amerikan sempatizanlığından kurtarabilseymiş çok da başarılı bir film olabilirmiş.
İzlenir mi derseniz, Dominic Cooper için seyredilir.
İyi seyirler... 

10 Şubat 2012 Cuma

Take Shelter (2011) (8*)



Orjinal İsim           :  Take Shelter
Yönetmen              :  Jeff Nichols
Yapım                     :  2011
Ülke                        :  Amerika
Süre                        :  120 dk
Vizyon Tarihi          : ---
Bütçe                      :  1.000.000$
Imdb Puanı             :  7,8  (7.050 oy)



Jeff Nichols'un yönetmenliğini yaptığı ve psikolojik gerilim olan "Take Shelter", gerçeklik ile gördüğü rüyalar ve hayalleri birbirinden ayırt edemiyen "Curtis" isimli bir aile babasının hikayesini anlatıyor. Hayallerinde ve rüyalarında büyük bir fırtınanın yaklaştığını gören Curtis,evinin bahçesine bir sığınak inşa etmeye başlıcaktır.Bu durum onu bir zaman sonra aklını kaybetme noktasına getirtecektir. Annesine 30'lu yaşlarının başında "Şizofreni" tanısı konup hastaneye yatırılması Curtis içinde genetik olabilecek bir hastalığın işaretleri olarak görülecektir.Curtis'in gördüğü bu kabuslar ve gitgide şizofreniye yaklaşan tavırları, onu ailesini paramparça etme aşamasına adım adım sürüklemektedir.
Bu noktadan sonra film hakkında çokda  bahsetmek istemiyorum. Film bu sene ağzım açık izlediğim filmlerden biri. 120 dakika olması,  filmin çok da hızlı ilerlememesi ve buna  bir de yönetmenin "Melankolik" (Melancholia'ya göndermedir:) tavrını eklediğimizde yer yer içimizi sıkıp, bizi bunaltıp o melankolik havanın içine bizide yaka paça sürüklüyor. 
Bugüne kadar 26 ödül alan filmimiz senenin en güzel filmlerinden. Uzun süren kötü filmlerden sonra "Take Shelter" gerçekten şahane geldi bünyeme. :)  

6 Şubat 2012 Pazartesi

War Horse (2011) (5*)



Orjinal İsim           :  War Horse
Yönetmen              :  Steven Spielberg
Yapım                     :  2011
Ülke                        :  Amerika
Süre                        :  146 dk
Vizyon Tarihi          :  3 Şubat 2012
Bütçe                      :  66.000.000$
Imdb Puanı             :  7,3  (16.500 oy)


Uzun bir aradan sonra;  2011'in Oscar'a "En İyi Film" dalında aday olan, Steven Spielberg yönetmenliğindeki "War Horse" la kaldığımız yerden devam ediyoruz. Gerek tembellik gerekse bu geçen süreçte yazılası filmler izlemediğimden kısa bir ara vermiştik. Sonrasında bu kadar uzun ara verirmiyiz bilmiyorum ama dönüşümüz fena da bir filmle olmadı hani...
Filmimiz "Birinci Dünya Savaşında "Joey" adlı bir at ve onu evcilleştirip eğiten Albert adındakı gencin hikayesini anlatıyor." dersek tamamen ilk gördüğümüzü yazmış oluruz. Steven Spielberg zekası tam burda kendini gösteriyor. Film "Joey" adlı bir atla tamamen "1.Dünya Savaşını" anlatıyor. Ve biz bu savaşı ne İngilizlerin gözünden ne Almanların ne de Fransızların gözünden izliyoruz. Biz bu savaşı tamamen tarafsız olarak "Joey" yani "Savaş Atı'nın" gözünden izliyoruz.Elbette Spielberg, bu atın her girdiği hayatı nasıl değiştirdiğinide bir yan unsur olarak hikayeye büyük bir ustalıkla monte ediyor.
Filmin müzikleri ve filme yaptığı katkı inanılmaz boyutlarda diyebilirim. Filmin büyük kısmında kullanılan müzikler beceriksiz bir elden çıktığında can sıkıcı bir hal alabilecekken, War Horse'da mükemel harmanlanmış.
Başka birinin elinde klişe bir Hollywood filmi olabilicek olan "War Horse", Spielberg'in ellerinde güzel bir film olmuş. Oscar için yeterli mi bence değil. Bu sene daha iyi filmler vardı aday gösterilebilecek, ancak Spielberg olmakda   kolay değil:)
İyi Seyirler...